Bu mesele o kadar önemli ki, eğer “tarihselci” bir bakış açısı ile okumazsak ne cennetin ne de cehennemin bir anlamı kalmıyor. Altlarından ırmaklar akan nehirler, gölgelikler, bağlar ve bahçeler o zamanki Araplar için ulaşılmaz şeyler. Örneğin Hawaii’de doğup büyüyen ve yaşayan bir Müslüman için yeşilliklerin, sulak cennet vaatlerinin bir anlamı yok. Yine yıl boyunca 29-30 derece havaya sahip olan bir bölge için Kuran’da yer alan cennet tarifleri bir anlam ifade etmiyor.
Cennet vaadi; yıl içerisinde 41-42 derece sıcaklıkları gören, çölde yaşayan, su kaynaklarının kısıtlı olduğu, yeşillik bulmanın zor olduğu bir coğrafya için makul ve muteber olabilir. “Arabın cenneti” lafı da, bu tanımlama nedeni ile gayet makul. Çünkü Mustafa hoca, “Arabın cenneti” kelimeleri yüzünden de eleştirilmişti.