Knightwalker Muhammed Esed tefsiri bu şekilde yapmış:
ALLAH, [geçmiş vahiylerin izleyicilerinden] peygamberler vasıtasıyla şu taahhüdü talep etti: (64) “Eğer, vahyi ve hikmeti size bahşettikten sonra, halen sahip olduğunuz hakikati tasdik eden bir elçi size gelirse o’na inanmalı ve yardım etmelisiniz. Bu şarta dayalı ahdimi kabul ve tasdik eder misiniz?” Onlar: “Kabul ederiz!” dediler. Allah: "Öyleyse [buna] şahit olun, Ben de sizin şahidiniz olacağım. (65)
64 - Lafzen, “peygamberlerin sağlam taahhüdünü”. Zemahşerî, burada kasdedilenin bir bütün olarak toplumdan alınan taahhüt olduğu görüşündedir: peygamberler aracılığıyla iletilen mesajların kabulüyle somutlaşan bir taahhüt.
65 - Lafzen, “ve ben şahitler arasında sizinle birlikte olacağım”.
Vay be bir de tefsir etmişler helal olsun bakalım
azhap suresi 7 ayet
وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقًا غَل۪يظًاۙ
Ve-iż eḣażnâ mine-nnebiyyîne mîśâkahum veminke vemin nûhin ve-ibrâhîme vemûsâ ve’îsâ-bni meryem(e)(s) veeḣażnâ minhum mîśâkan ġalîzâ(n)
meal olarak diyanet meali vereceğim
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz, onlardan sapa sağlam bir söz almıştık.
Al-i imran suresi 81 ayet
وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ النَّبِيّ۪نَ لَمَٓا اٰتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِه۪ وَلَتَنْصُرُنَّهُۜ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلٰى ذٰلِكُمْ اِصْر۪يۜ قَالُٓوا اَقْرَرْنَاۜ قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا۬ مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ
Ve-iż eḣaża(A)llâhu mîśâka-nnebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin vehikmetin śümme câekum rasûlun musaddikun limâ me’akum letu/minunne bihi veletensurunneh(u)© kâle eakrartum veaḣażtum ‘alâ żâlikum isrî(s) kâlû akrarnâ© kâle feşhedû veenâ me’akum mine-şşâhidîn(e)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.
duhan suresi 2 ayet
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
Velkitâbi-lmubîn(i)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
2,3. Apaçık olan Kitap’a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
2,3. Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız.
وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْنَاهُ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يُر۪يدُ
Vekeżâlike enzelnâhu âyâtin beyyinâtin veenna(A)llâhe yehdî men yurîd(u)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
İşte böylece Kuran’ı apaçık ayetler olarak indirdik. Allah, şüphesiz, dilediğini doğru yola eriştirir.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Böylece biz Kur’an’ı apaçık âyetler hâlinde indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini doğru yola iletir.
وَكَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Vekeżâlike nufassilu-l-âyâti vele’allehum yerci’ûn(e)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Belki doğru yola dönerler diye ayetleri böylece uzun uzadıya açıklıyoruz.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Hakka dönsünler diye işte âyetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz.
وَكَذٰلِكَ نُصَرِّفُ الْاٰيَاتِ وَلِيَقُولُوا دَرَسْتَ وَلِنُبَيِّنَهُ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Vekeżâlike nusarrifu-l-âyâti veliyekûlû deraste velinubeyyinehu likavmin ya’lemûn(e)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Sana, “Sen okumuşsun” derler; oysa Biz, öğrenecek kimselere ayetleri böylece türlü türlü açıklamaktayız.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz
اَفَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْتَغ۪ي حَكَمًا وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ اِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًاۜ وَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ اَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ
Efeġayra(A)llâhi ebteġî hakemen vehuve-lleżî enzele ileykumu-lkitâbe mufassalâ(en)© velleżîne âteynâhumu-lkitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bilhakk(i)(s) felâ tekûnenne mine-lmumterîn(e)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
“Allah size Kitap’ı açık açık indirmişken O’ndan başka bir hakem mi isteyeyim?” Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma!
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.
وَيَوْمَ نَبْعَثُ ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يدًا عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَه۪يدًا عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟
Veyevme neb’aśu fî kulli ummetin şehîden ‘aleyhim min enfusihim(s) veci/nâ bike şehîden ‘alâ hâulâ-/(i)© venezzelnâ ‘aleyke-lkitâbe tibyânen likulli şey-in vehuden verahmeten vebuşrâ lilmuslimîn(e)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
O gün her ümmetten bir kişiyi onlara şahit tutarız. Seni de ümmetine şahit getiririz. Sana her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran’ı indirdik.*
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا طَٓائِرٍ يَط۪يرُ بِجَنَاحَيْهِ اِلَّٓا اُمَمٌ اَمْثَالُكُمْۜ مَا فَرَّطْنَا فِي الْكِتَابِ مِنْ شَيْءٍ ثُمَّ اِلٰى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ
Vemâ min dâbbetin fî-l-ardi velâ tâ-irin yatîru bicenâhayhi illâ umemun emśâlukum© mâ ferratnâ fî-lkitâbi min şey-/(in)© śümme ilâ rabbihim yuhşerûn(e)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Yerde yürüyen hayvanlar ve kanatlarıyla uçan kuşlar da ancak sizin gibi birer toplulukturlar. Kitap’da Biz hiçbir şeyi eksik bırakmadık; onlar sonra Rablerine toplanacaklardır.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.
الٓرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ
Elif-lâm-râ© kitâbun uhkimet âyâtuhu śümme fussilet min ledun hakîmin ḣabîr(in)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
1,2. Elif Lâm Râ.Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ
Fertakib yevme te/tî-ssemâu biduḣânin mubîn(in)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
10,11. Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Göğün açık bir duman getireceği günü bekle.
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Yaġşâ-nnâs(e)(s) hâżâ ‘ażâbun elîm(un)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
(O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır.
رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ
Rabbenâ-kşif ‘annâ-l’ażâbe innâ mu/minûn(e)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
İnsanlar: “Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız” derler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
İnsanlar, “Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz” derler.
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti.
Diyanet Vakfı Meali
Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ
Śumme tevellev ‘anhu ve kâlû mu’allemun mecnûn(un)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
13,14. Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, “Belletilmiş bir deli” demişlerdi.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!” dediler.
Kuran ayetleri nasılda tefsir edenlere kendi içindeki ayetler ile Allahın açıkladığını ve üstüne açıklama yapılmayacağını söylediği halde tefsir edip müslümanım diyerek Allah’a akıl vermeleri ne komik
Sorumuz şu hangi peygamber zamanında gökyüzünde duman çıkmış ve o peygambere deli demişler