Hermenötiğin İslam dünyasına geçişi uzun süredir yaşanmaktadır. Hermenötik yöntem İslam dünyasına, Batı’da eğitim alan ve mezkur yöntemlerin Kur’an yorumunda uygulanması gerektiğini ifade eden modern İslami düşünürler tarafından tanıtılmıştır.
Rippin’e göre (1995: 310), modern bilginlerin çoğunluğu Müslümanların bilgi eksiklikleri nedeniyle Kur’an’ın mesajını anlamadıklarını savunmaktadır. Bundan dolayı modern Müslüman düşünürlerin Kur’an yorumlarında metnin arkasındaki mesajı görme eğilimi vardır.
Bu mesajı keşfetme isteği İncil eleştirisinin modern yorumlama yöntemlerini Kur’an’a uygulamakla mümkündür.
Gadamer’a göre yirmi birinci yüzyılda, Yeni Ahit veya Kur’an gibi eski bir dini metnin anlaşılması için, yirmi birinci yüzyıldaki anlayış ufkunun metnin temsil ettiği ufukla kaynaşarak metnin anlamını yeniden yaratmayı gerektirir.
Diğer tarihi belgelere göre dini metinlerin farklı bir hususiyeti daha bulunmaktadır. Gadamer’a göre (1991: 309), diğer metinlerin aksine, dini metinlerin ‘birini kurtuluşa götürme yeteneği’ gibi ek bileşenleri bulunmaktadır.
Bu nedenle, metnin onu etkilemesine izin vermeyen -bir anlamda hidayete erdirmesini istemeyen- biri, bunu meşru bir şekilde anladığını iddia edemez.
Hermenötik yöntem, modern Müslüman düşünürler tarafından Kuran’ın tefsirine dahil edilmiştir çünkü; hermenötik ve tefsirin ortak bir yanı olduğunu düşünmüşlerdir.
‘Kuran: Çoğulculuk ve Kurtuluş’ başlıklı kitabında Esack’e göre (1997: 3-4), hermenötik yeni bir terim olarak son zamanlarda Müslüman toplumda yer almayı başarmış olsa da, hermenötik model uzun süredir uygulanmaktadır.
Esbab-ı nüzul, nasih ve mensuh ilişkisi ve Kur’an tefsiri adına Ehl-i Sünnet, Şia ve Mu’tezile mezhepleri tarafından yapılan tefsir çalışmaları sırasında ortaya çıkan bütün farklı görüş ve yorumlar aslında hermenötiğin halihazırda uzun zamandır Müslüman bilginler arasında yaygın olarak kullanıldığını göstermektedir.
Bazı modern Müslüman düşünürler geleneksel selefi tefsir yöntemini reddetmişlerdir. Geleneksel yorumlama yöntemi yerine çağdaş bir yorumlama yöntemi getirmek istemişlerdir.
Hermenötik modeli benimseyen en önemli düşünürlerden biri olan Fazlurrahman’a göre (1979: 30) çağdaş yorumlama yönteminin temel amacı, Kuran’ın ‘ruhunu’ veya ahlaki mesajını ortaya koymaktır.
Böylece hermenötik bir yöntem olan bağlamsal, sosyal ve tarihsel-eleştirel yöntem metodu gibi çeşitli yöntemlerin çağdaş yorumları oluşturulmuştur. Ahmed Şukri Salleh da aynı şekilde hermenötiğin çağdaş bir tefsir yöntemi olduğunu belirtmiştir.
Bu çağdaş yorumlama yöntemi, modern zamanlarda gelişen bir yöntemdir. Modern düşünürler, önceki müfessirler tarafından belirlenen kurallara uymayan çağdaş yöntemleri uygularlar.
Fazlurrahman, Kuran’ı yorumlarken ikili hareket olarak bilinen bir yöntem ortaya koymuştur. Yöntemi uygulamak için bazı önlemlerin alınması gereklidir.
Tarihsel bir yaklaşımla Kur’an metninin anlamı katı ve doğru bir şekilde bulunmalıdır. Sosyo-tarihsel bağlamda Kur’an, ilk vahiylerin incelenmesi ile başlayarak kronolojik bir yolculukta incelenmelidir. Bu çalışma, İslami hareketin temel motivasyonlarının doğru algılanmasını sağlayacaktır.
Kuran’ın belirli yasal hükümleri (ahkam) ile evrensel/genel ahlak ideali ayırt edilmelidir.
Kur’an vahyinin çevresini oluşturan sosyolojiye odaklanmak için Kur’an’ın ahlaki ideali ve amacı anlaşılmalıdır. Fazlurrahman’a göre (1982), kabul edilebilir, entelektüel ve ahlaki bütünlük taleplerini karşılayan bir yorumlama yöntemi, Kur’an ve Hadis’in yüce amaçlarını rafine hale getirerek ifade eden bir yöntemdir.
Fazlurrahman, Kuran’ın sunduğu dünya görüşünü anlayabilmek için ’şimdiki durumdan Kuran’ın nazil olduğu zamana, sonra yine günümüze kadar ikili bir hareketten oluşan’ bir yorumlama yöntemine başvurulması gerektiğini savunur (Fazlurrahman, 1982: 5).
O halde atılması gereken ilk adım, modern müfessirin Kuran metnini orijinal sosyo-tarihsel bağlamında ele almasıdır. Daha önceki müfessirler, Kuran’ın belirli tarihsel sorunlara yanıt verdiği ve bu sorunlara önerdiği çözümlerin, gelecekteki Müslümanların karşılaştığı çok farklı sorunlara uygulanamayacağını fark edememişlerdir.
Kur’ân’ın mesajını çağdaş sorunlara uygulamak için, önce Kur’ân’ın çeşitli bölümlerini asıl kökenleri bağlamında anlamalı ve sonra da bu tespit edilen bağlam zemininde belirli ayetlerin anlaşılması hedeflenmelidir.
Ancak o zaman ‘sosyo-tarihsel zemin ışığında belirli metinlerden’ damıtılabilen ‘genel ahlaki-toplumsal hedefler’ açıklanabilir (Rahman, 1982: 6).
Bu ilk hareket bir kez gerçekleştiğinde, bir sonraki yorumlayıcı ‘hareket’ olan Kur’ân’ın dünya görüşünün günümüze uygulama girişimi başlar. Gadamer gibi Fazlurrahman da hermeneutik sürecin aşamalarının tamamlayıcı olduğunu; birinin tek başına ele alındığında, eksik olacağını iddia etmektedir.
Fazlurrahman ikili hareketten oluşan bu entelektüel çabanın dikkate alınması gerektiğini, bunun Kur’an’dan yeni İslami hükümler çıkarmayı amaçlayan geleneksel İslami akıl yürütme biçimi olan içtihad faaliyeti olduğunu savunmaktadır.
Fazlurrahman’ı Gadamer’dan ayıran şey, hermeneutik sürecin ilk kısmına verdiği önemdir. Fazlurrahman’ın yorumlamasında ikili hareketin ilk aşamasındaki gerçekler Gadamer’da prensip olarak mevcut değildir, çünkü nesnel bir perspektife ulaşmak için hiçbir zaman mevcut dünya görüşümüzden yeterince uzaklaşamayız.
Oysa Fazlurrahman bunun tam tersini iddia etmektedir. Fazlurrahman’a göre (1982: 10) gerekli kanıtlar mevcutsa geçmişin nesnel tespiti prensipte mümkündür.
Özellikle Fazlurrahman, Mohammed Arkoun, Abdülkerim Süruş, İbrahim Musa Nasr Hamid Ebu Zayd gibi bazı modern İslam düşünürleri hermenötik yöntemi Kuran’ın araştırmalarına uyarlamaya çalışmışlardır.
Sonuç
Sonuç olarak, hermenötik felsefesi, kutsal bir metnin, tüm zamanlar ve yerler için önceden sabitlenmiş tek bir anlamı olmamasına rağmen, kutsal bir metni kesinlik ve radikallikten kurtarmaya çalışan dindar düşünürler/akademisyenler için önemli bir araç olduğunu kanıtlamıştır.
Saniyen hermenötik, kutsal metinlere (aslında tüm metinlere) ampirik verilermiş gibi davranmamızı sağlayacak mantıksal pozitivizmin geliştirdiği dil anlayışından açıkça uzaktır.
Mantıksal pozitivizme göre, anlamlı önermeler, uygun araştırma yöntemleri kullanılarak tespit edilebilecek bir doğruluk değerine sahiptir. Böyle bir sorgulama bir öneri için kesin bir doğruluk değeri vermezse, o önerinin anlamsız olduğunu varsayar.
Dolayısıyla, bir teklifin anlamlı olup olmadığı ‘dil evinin sakinlerinden’ tamamen bağımsız bir gerçektir. Hermenötik felsefe, alternatif bir anlam teorisi sunarken, Müslüman veya diğer dinlere mensup düşünürlere, kutsal metnin yalnızca gerçek ve tek bir anlayışının mümkün olduğunu iddia edenlere cevap vermekte güçlü bir destek sağlamaktadır.
Bir metni anlama veya ondan anlam çıkarma fikrinin yaratıcı bir etkinlik olması, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da geliştirilen son dini dil teorileri içinde tekrarlayan bir tema haline gelmiştir.
Muhtemelen hermenötik gibi teorilerin birçok din düşünürüne cazip gelmesinin bir nedeni, çoğu kişinin şüphesiz geleneksel tefsirlerin sabitlediği ve kesinleştirdiği yorumlara bağlı kalmamak imkanı vermesidir.
Hermenötik felsefenin genel yaklaşımını kabul eden kişi, bir metnin anlamının ‘ortodoks’ yorumlarından herhangi birini ‘hakikat’ olarak görme eğiliminde olmayacaktır.
Yazar: Abdullah Yargı
https://www.indyturk.com/node/427031/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/hermen%C3%B6tik-ve-ilahiyat